Neden Mert Doğan? Bir Yazılımcının Gözünden Dijital Pazarlama Serüveni ve Öğrendiğim 5 Kritik Ders
Merhaba, ben Mert Doğan. Yıllardır hem klavyenin tuşlarına basarak kod yazan bir geliştirici hem de o kodun hayat verdiği web sitelerini zirveye taşımak için stratejiler üreten bir dijital pazarlamacı olarak çalışıyorum. Eğer bu iki dünyanın birbirinden ne kadar farklı olduğunu, ama aslında birbirine ne kadar muhtaç olduğunu biliyorsanız, doğru yerdesiniz.
Merhaba, ben Mert Doğan.
Yıllardır hem klavyenin tuşlarına basarak kod yazan bir geliştirici hem de o kodun hayat verdiği web sitelerini zirveye taşımak için stratejiler üreten bir dijital pazarlamacı olarak çalışıyorum. Eğer bu iki dünyanın birbirinden ne kadar farklı olduğunu, ama aslında birbirine ne kadar muhtaç olduğunu biliyorsanız, doğru yerdesiniz.
Sektörde sıkça karşılaştığım bir ikilem var: Harika kod yazan ancak pazarlama dilini "anlamsız gürültü" olarak gören yazılımcılar ve sitenin teknik altyapısını bir "kara kutu" olarak gören, "sadece butonu kırmızı yapalım, satışlar patlasın" diyen pazarlamacılar.
Bu iki dünya arasında yıllarca köprü olmaya çalıştıktan sonra, bu deneyimleri, başarıları ve başarısızlıkları tek bir çatı altında toplama kararı aldım. İşte codedogan.com böyle doğdu.
"Code" (Kod), benim teknik temelim, problem çözme yeteneğim. "Doğan" ise hem soyadım hem de bu teknik bilginin pazarlama stratejileriyle nasıl "yeniden doğduğunu", nasıl büyüdüğünü simgeliyor.
Bu ilk yazıda, size klasik bir "Dijital Pazarlama Nedir?" makalesi yazmayacağım. Bunun yerine, bir yazılımcı olarak dijital pazarlama dünyasına girdiğimde neler öğrendiğimi, yani bu serüvenin bana kattığı ve 2025'te her zamankinden daha değerli olan 5 kritik dersi paylaşacağım.
Bir Yazılımcı Neden Pazarlamaya Bulaşır?
Her şey, yazdığım kodların bir amaca hizmet etmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşmemle başladı. Mükemmel bir algoritma yazabilirsiniz, son derece optimize, temiz bir kod bloğu oluşturabilirsiniz. Ama eğer o kodun çıktısını kimse kullanmıyorsa, o web sitesine kimse girmiyorsa, o "mükemmel" kodun ticari bir değeri kalmıyor.
İlk projelerimde, gecelerce çalışıp bir web sitesini "teknik olarak kusursuz" hale getiriyordum. Gururla müşteriye sunuyordum. Sonra o kaçınılmaz soru geliyordu: "Ee, şimdi müşteriler nasıl gelecek?"
İşte o an, benim için bir aydınlanmaydı. Kullanıcıyı siteye getiren şeyin temiz kod değil, doğru strateji olduğunu fark ettim. SEO, Google Ads, içerik pazarlaması... Bunlar benim "debug" etmem gereken yeni sistemlerdi. Ve bir yazılımcı olarak bu sistemleri de "kod" gibi görmeye başladım. Google'ın algoritmasını, bir sistemin kuralları olarak ele aldım ve oyunu bu kurallara göre oynamam gerektiğini anladım.
Bu serüven kolay olmadı. Teknik düşünce yapısı, pazarlamanın daha "insani" ve "gri" alanlarıyla sıkça çatıştı. Ancak bu çatışma, bana bugün paha biçilemez bir bakış açısı kazandırdı. İşte bu bakış açısıyla süzülen 5 önemli ders:
Öğrendiğim 5 Kritik Ders: Kod ve Pazarlama Kesişimi
Bu dersler, benim "Codedogan" felsefemin temelini oluşturuyor ve 2025'in "yardımcı içerik" ve "E-E-A-T" odaklı dünyasında neden bu kadar önemli olduklarını açıklıyor.
Ders 1: Teknik SEO, Pazarlamanın 'Hello, World!'üdür
Yazılım dünyasına giren herkesin ilk yazdığı kod printf("Hello, World!"); olur. Bu, sistemin çalıştığını gösteren en temel kanıttır.
Benim için Teknik SEO da dijital pazarlamanın "Hello, World!"üdür.
Bir pazarlamacı, dünyanın en yaratıcı kampanyasını tasarlayabilir. Ancak o kampanyanın indiği sayfa (landing page) 5 saniyede açılıyorsa, mobilde düzgün görüntülenmiyorsa (responsive değilse) veya Google botları tarafından robots.txt ile engellenmişse, o kampanya daha başlamadan ölmüş demektir.
Bir yazılımcı olarak, Core Web Vitals (LCP, FID/INP, CLS) metriklerinin sadece teknik jargon olmadığını, kullanıcı deneyiminin ve dolayısıyla Google Ads maliyetlerinin (Kalite Puanı) doğrudan bir yansıması olduğunu acı bir şekilde öğrendim. JavaScript'i optimize etmenin, görselleri sıkıştırmanın (WebP gibi formatlar kullanmanın) ve sunucu yanıt süresini (TTFB) düşürmenin, bir reklam bütçesini artırmak kadar (hatta daha fazla) etkili olabileceğini gördüm.
2025 İçin Not: Google artık sadece "içeriğe" bakmıyor, o içeriğin "nasıl sunulduğuna" bakıyor. Yavaş bir site, "kötü bir deneyimdir" ve Google, kullanıcılarına kötü deneyimler yaşatan siteleri önermek istemez. Teknik SEO, bir seçenek değil, E-E-A-T'nin "Güvenilirlik" (Trustworthiness) ayağının teknik temelidir.
Ders 2: Veri, Koddur; Analitik, Hata Ayıklamadır (Debugging)
Yazılımcılar olarak biz, "bug" (hata) bulmak için kodları satır satır inceler, "debug" yaparız. Nerede mantık hatası var, hangi değişken yanlış değeri alıyor diye bakarız.
Dijital pazarlamada ise bu sürecin adı "Analitik"tir.
Google Analytics veya Google Tag Manager (GTM) benim için birer kod editörü IDE (Entegre Geliştirme Ortamı) gibidir. Kullanıcıların web sitesinde nerede "hata verdiğini" (örneğin, sepet sayfasından neden ayrıldıklarını), hangi "fonksiyonun" (hangi reklam kampanyasının) beklenen "çıktıyı" (dönüşümü) vermediğini anlamamı sağlar.
Bir yazılımcının kodda hata ayıklaması gibi, bir pazarlamacının da kullanıcı yolculuğunda hata ayıklaması gerekir. "İnsanlar ana sayfaya geliyor ama ürün sayfasına gitmiyor. Neden?" Bu soru, "Kod neden 'Null Pointer Exception' veriyor?" sorusuyla aynıdır. İkisinin de cevabı "veri" ve "mantık" içinde gizlidir. Veriyi okuyamayan bir pazarlamacı, kodunu test etmeyen bir yazılımcı gibidir.
Ders 3: Kullanıcı Deneyimi (UX), Sadece Güzel Tasarım Değil, Fonksiyonel Algoritmadır
Başlangıçta, UX (Kullanıcı Deneyimi) ve UI (Kullanıcı Arayüzü) benim için sadece "görsel tasarım" demekti. Renkler, fontlar, butonların şekli...
Yanılmışım.
UX, aslında bir algoritmadır. Kullanıcının bir hedefe (Örn: satın alma, form doldurma) ulaşması için izlemesi gereken en verimli ve en az sürtünmeli yolu tasarlamaktır.
Bir yazılımcı olarak, bir işlemi 5 adımda tamamlayan karmaşık ama "teknik olarak çalışan" bir form yazabilirdim. Pazarlamacı tarafım ise, bu 5 adımın kullanıcıların %80'ini kaçıracağını söyledi. Çözüm? O algoritmayı optimize etmek. Adım sayısını 3'e düşürmek, gereksiz alanları kaldırmak, butonu daha belirgin hale getirmek.
2025 ve E-E-A-T Bağlantısı: Google'ın "Yardımcı İçerik Güncellemesi" (Helpful Content Update - HCU), tam olarak bunu ödüllendirir. Siteniz kullanıcıya "yardımcı" oluyor mu? Aradığını kolayca bulabiliyor mu? Yoksa sinir bozucu pop-up'lar, karmaşık menüler ve yavaş yüklenen sayfalarla ona eziyet mi ediyorsunuz? İyi UX, Google'a sitenizin "Deneyim" (Experience) ve "Güvenilirlik" (Trustworthiness) sunduğunu gösteren en güçlü sinyaldir.
Ders 4: Hız ve Optimizasyon Bir "Özellik" Değil, Temel Gereksinimdir
Yazılım projelerinde "optimizasyon" genellikle projenin sonuna bırakılan sıkıcı bir iş olarak görülür. "Önce bir çalışsın, sonra hızlandırırız."
Dijital pazarlama dünyasında bu, intihardır.
Özellikle ücretli reklamlarda (Google Ads, Meta Ads), reklama tıklayan kullanıcının beklentisi "anında" sonuç almaktır. Eğer kullanıcı tıkladıktan sonra sayfanın yüklenmesini 3-4 saniye beklerse, o "tıklama" için ödediğiniz para (belki 5 TL, belki 50 TL) çöpe gider. Kullanıcı geri tuşuna basar ve rakibinize gider.
Bu serüvende şunu öğrendim: Hız, bir "özellik" (feature) değildir. Tıpkı bir binanın temeli gibi, projenin "temel gereksinimidir". Kod yazarken her satırın, eklenen her JavaScript kütüphanesinin (library), her CSS dosyasının sayfa yüklenme süresine etkisini düşünmek zorundasınız. Bu, yazılımcının sorumluluğudur. Bu sorumluluğu talep etmek de pazarlamacının görevidir.
Ders 5: "Yardımcı İçerik" (Helpful Content) Sadece Metin Değil, Çözülen Problemdir
Google, 2024 ve 2025'e "Yardımcı İçerik" ve E-E-A-T (Özellikle 'Deneyim') vurgusuyla damga vurdu. Yapay zeka ile üretilmiş, birbirinin kopyası binlerce "SEO uyumlu" (!) makale artık işe yaramıyor.
Google'ın istediği şey basit: "Bu içeriği bir insan mı yazdı? Bu insan, bahsettiği konuda gerçek bir deneyime sahip mi? Okuyucunun sorununu gerçekten çözüyor mu?"
Bir yazılımcı olarak işim, problem çözmektir. Bir kod yazarsınız ve o kod bir problemi çözer.
İçerik de tam olarak budur. Bir blog yazısı yazıyorsanız, o yazı bir problemi çözmelidir. "WordPress sitem neden yavaş?" diye soran birine, "hostinginizi değiştirin, eklentilerinizi güncelleyin" demek yüzeysel bir çözümdür.
Gerçek "deneyim" (E-E-A-T'nin ilk E'si) şöyle der: "WordPress sitem yavaştı. Query Monitor eklentisiyle hangi sorgunun yavaşladığını buldum. Sorun, 'X' eklentisinin veritabanında gereksiz sorgu yapmasıydı. O eklentiyi kaldırıp yerine 'Y' eklentisini kurdum ve LCP sürem 2.1 saniyeden 0.9 saniyeye düştü. İşte adımları..."
Farkı görüyor musunuz? İlki bilgi, ikincisi "deneyim" ve "uzmanlık"tır. İşte Codedogan'da paylaşacağım içerikler tam olarak bu ikinci türden olacak.
Sonuç: Köprüyü İnşa Etmek
codedogan.com, benim için sadece bir blog değil. Teknik dünya ile pazarlama dünyası arasındaki o derin uçurumun üzerine inşa ettiğim bir köprü.
Bu köprünün bir tarafında PHP, Laravel, WordPress, JavaScript optimizasyonu, veritabanı sorguları var. Diğer tarafında ise SEO, Google Ads, içerik stratejisi, dönüşüm oranı optimizasyonu (CRO) ve E-E-A-T var.
Eğer siz de:
- Yazdığı kodun bir anlam ifade etmesini isteyen bir yazılımcıysanız,
- Teknik konulardan korkan ama daha iyi sonuçlar almak isteyen bir pazarlamacıysanız,
- Ya da sadece dijital dünyada "işlerin nasıl gerçekten çalıştığını" merak eden bir girişimciyseniz...
Doğru yerdesiniz. Bu serüvende bana katılın.
Sizin bu iki dünya arasındaki deneyimleriniz neler? Yorumlarda paylaşmaktan çekinmeyin.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Mert Doğan
Yorumlar (0)
Yorum Yap
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!